İspanya'da geçimini şarap üretimi ile sağlayan Gria, yine bir gün bütün vaktini mahzende geçiriyor. Karısı ise yemek sofrasını hazırlamış, üzgün bir şekilde Gria'yı bekliyor. Eve geldiğinde hiçbir şeye dokunulmamış sofranın başında üzgün bir şekilde oturan karısını gören Gria, onu mutlu etmek için hemen yeni mahsüllerinden elde ettiği bir şişe şarabı çıkartıp servis ediyor. Karısı ilk aldığı yudumu yutsa da, şarabın ekşiliğinin yüzünü buruşturmasına engel olamıyor. Durumu fark eden Gria, saatlerce çalışıp karısını mutlu edemeyen bir şarap ürettiği için üzülüyor ve gözü masadaki meyve tabağına takılıyor.
Karısını mutlu edebilmek için hemen masadaki meyvelerden şarabın içine doğramaya başlıyor, hatta sularını sıkıyor. Bu haliyle şarabı tekrar karısına ikram eden Gria heyecanla karısının tepkisini bekliyor ve yüzünde beliren büyük tebessüm ile beğendiğini anlıyor. Kendine de bir kadeh dolduruyor ve mutlu bir şekilde sohbetlerine devam ediyorlar. Böylelikle, Gria da şarabında neyin eksik olduğunu anlıyor. . . Aşk. . .
Şarap, aileye, komşulara, köye ve en son da krala kadar ulaşıyor. Kral içtiği şarabı beğenip Gria'yı huzuruna çağırıyor. Gria kralı daha da etkileyeceğini düşünerek şarabın ortaya çıkış hikayesini anlatıyor. Hikayeden çok etkilenen kral, bu şaraba özgü bir isim bulmaları gerektiğini söylüyor. Şarabın ismi "San-Gria" oluyor. Yani eşinin ismi Sandra ve Gria'nın birleşimi. Kral "yüzünü güldüren hayat eşin herşeyden önce gelir" diyor, bu nedenle de bu isim birleşimi onun adı ile başlıyor. . . . Ne romantik bir hikaye değil mi?
Comments