top of page

2017 - İtalya 2 ! Aklımızda Kalanlar |Bölüm 2

Feribot, sabah tam saatinde Brindisi limanına ulaştı. Sağ salim İtalya'ya ulaşmıştık ulaşmasına da şimdi servis bulmak ve motosikletin rulmanını değiştirmek gibi bir görev bizi bekliyordu. Bir Avrupa kentinde, pazar günü yerine getirilmesi imkansıza yakın bir görev…

Önce Suzuki servisine ardından da Yamaha servisine gittik ve her iki servis de bizi şaşırtmadı, pazar günü kapalıydı. İtalya turumuzun öğrendiğimiz ilk kelimesi "Domenica" oldu, ne demek yani "Pazar" :) 

Yapacak çok fazla şeyimiz yoktu, Amalfi'deki konaklamamızı yakıp, bir gece burada kalmamız gerekiyor. Sabah erkenden servislerden birine uğrayıp nasılsa hallederiz diye plan yapıp, limana yakın ucuz bir otel bulduk (Hotel l'Approdo) ve yerleştik. Önce Sevan ile birlikte keşif turuna çıktığımız bu şehirde neredeyse insan ile karşılaşmadan açık market bulamadan, otomat tadındaki makinelerden biraz su alarak geri döndük. Akşama kadar dinlenip yemek için hep beraber çıktığımızda şaşkınlığımızı gizleyemedik. Her taraf cıvıl cıvıl, insan kalabalığından yürümekte neredeyse zorluk çekeceğimiz bir durum söz konusu :) Önce bir yukarı bir aşağı Brindisi şehrini turlayıp ardından yemek için menüsünü beğendiğimiz Beat'e (Corso Giuseppe Garibaldi, 76) oturuyoruz. Tıka basa doymak deyimini yaşadıktan sonra sahil şeridinde yürüyüş yapıp otel odamızda dinlenmeye geçiyoruz.

Ertesi sabah çok erken kalkıp hızlıca kahvaltı yaptık, amacımız Suzuki'nin açılış saatinden önce oraya ulaşıp derdimizi anlatacak bir muhatap bulabilmek. 

Servise doğru yol alırken, Sevan "Senin motosikletten birşey düştü" dedi. Yol kenarında durup bakınmaya başladık, motosiklet üzerinde sabit olan kamera tutucumun bir aparatı eksik bir iki gündür, kesin o düştü düşüncelerinde ufak bir parça arıyoruz. Yolda böyle bir parça bulamadık, onun yerine kocaman bir  vida görüp, verilmiş sadakamız varmış iyi ki bunun üzerinden geçmemişiz diyip yolumuza devam ettik.

*Bu vida burada not olarak kalsın :) hikayemizin ilerleyen kısmında devamı gelecek.

Servise planladığımız şekilde erken ulaşıp, İngilizce bilmeyen bir ustaya derdimizi anlatmaya çalıştık.

Usta : (Beni görür görmez!) No Honda!

Biz : (Sevan'ın Burgman'i göstererek) Suzuki!

U: Solo Automobil! (Sadece araba)

B: (Servis tabelasındaki logoları göstererek) Piaggio, Ducati, Vespa?

U: Solo Piaggio! No Suzuki!

B: Haydaaaaaa!

 

Kısa bir süre daha çabaladıktan sonra adamın bize yardımcı olmayacağını anlayıp hemen Yamaha servisine rotamızı çevirdik. Bu sefer akıllandık tabii hemen servise girmeyip, bir gün önce iletişim kurduğumuz, servisin sahibini de tanıyan kafeterya çalışanının yanına gittik ve tam tahmin ettiğimiz gibi bizimle servise geçip derdimizi arkadaşına anlattı. Adam da "Vayy efendim Türkiye'den mi? oh oh oh falan" nidaları ile cümleler kurarken, ağzımızdan ilk çıkan kelime ile (Bizim Burgman...) bu samimi tavrı değişti ve artık alışık olduğumuz bir cümle söyledi "Solo Yamaha!".

Türkiye'de aynı durumda herhangi bir motosikletli gezgin herhangi bir servise gitse seve seve yardım eder, parasını alırlar. Bu İtalyanlar ya çalışmayı sevmiyor ya da gereksiz risk almak istemiyorlar diyerek buradan çıkıp tarif edilen başka bir tamirhanenin yolunu tuttuk. Ancak elimizde sokak adı vb bir bilgi yok, iki sokakta bir durup etrafa soruyoruz. Sıcak altında, kan ter içinde çok sevimsiz bir şekilde çabalarken, ben motosikletlerin başında beklediğim bir anda karşı kaldırıma küçük bir Piaggio parketti, kısa bir süre sonra motosiklet tshirtlü iri kıyım biri üzerime doğru gelirken bu Piaggiolu ona laf attı, iri kıyım olan dönüp onun yanına gitti. Konuşmalarını duyuyorum ama anlamıyorum, sadece arada "Il meccanico" yani teknisyen kelimesini duyup adamın yanına gittim ve İngilizce bilip bilmediğini sordum. 

Alexio : No

Ben : (Parmağımla onu göstererek) Il Meccanico ?

A : Si! Si!

B : (Elimle gel işareti yaparak hemen önündeki motosikletin arka tekerini gösterip) Cuscinetto Problem! (Rulmanda problem var)

Bu sırada Sevan geldi.

S : Kim Bu ?

B : Mekanik :)

S : Nerden buldun ? :)

B : Allah gönderdi :D

A : (Arka tekeri sallayarak) Balerino :)

Tamir edip edemeyeceğini sorduk, hallederim tadında bir işaret ile beni takip edin dedi ve bir sokak arkada bir apartmanın otoparkına kadar kendisini takip ettik. Fotoğraftan da anlayabileceğiniz gibi burası Alexio'nun şahsi otoparkı, kendisine ait iki adet lüks motosikletini burada saklıyor. Elinden de motosiklet işleri geliyor, normalde başka bir işte çalışıyormuş ve bugün izin günüymüş. Alexio ile karşılaşmamız tamamen şans ederi oldu anlayacağınız ve turumuzu kurtardı diyebiliriz  :)

Birkaç saatlik uğraş sonucunda bozuk rulman ve hatta sağlam rulman yenileri ile değiştirildi. Alexio ile fotoğraf çekimleri sonrasında vedalaştık ve kızları almak üzere otelimize döndük. Bu sırada kızlar tüm motosiklet çantalarını toplayıp lobiye indirmişlerdi, biz de motosikletlere yerleştirip yola çıktık. 

Maalesef ki öğle sıcağına kalmıştık, önümüzde 370 km gibi az sayılmayacak bir mesafe vardı ve geçtiğimiz yollarda ne hikmetse uzun bir süre hiç dinlenme tesisi göremedik. Sıcak bir ara 40 derecenin üstüne çıktı, bu sırada bir benzinlik görüp girdik ancak o da henüz inşaat halinde olan bir yermiş neyse gölgede dinlenelim biraz diyip dudaklarımızı ıslatacak kadar olan suyumuzu tükettik. Yolun bundan sonrası daha insaflıydı, Pimonte'ye ulaştığımızda güneşi kaçırmamak için hızlı bir şekilde duş alıp çıkma kararı vermiştik ve güzel de uyguladık. Amacımız daha önce de gelip, manzara fotoğrafı alamadığımız Amalfi kıyılarını fotoğraflamak. Bu arada konaklama yaptığımız dağ kasabasında orman yangını var ve o kadar yakınımızdaki ağaçlar yanıyor ki çıplak gözle görebiliyoruz. 

Evden çıkıp, Amalfi'nin dar virajlı yollarında ilerlerken GPS'in azizliği ile ters bir sokağa girip çıktık, bu sırada Sevan dörtlüleri yaktı. Durup ne olduğunu  sorduğumuzda motorun F1 hatası verdiğini ve ikinci vitese geçmediğini söyledi. Başımızdan aşağıya kaynar sular döküldü resmen, hava kararıyor bu saatten sonra usta bulmak sıkıntı, kendimizin yapabileceği bir şeye de benzemiyor. Neyse alalım kenara motorları dedik ve internetten F1 hatasını incelemeye başladık, bu sırada hatanın F1 değil FI olduğunu öğrendik ve Türkiye'deki ustamızı aradık, durumu anlattık.

 

Yakındaysanız geleyim dedi :) "Abi yapma güneş kaçıyor basit bir şey ise söyle çözümü" dedik. "ORTA SEHPA MÜŞÜRÜ" dedi ve dörtümüz de ilk defa duymuştuk Müşür kelimesini. Tarif etti, şuradadır falan diye ancak biz bir türlü bulamadık. Suzukinin forum sitelerinin birinde aynı durumdan müzdarip birisinin yazısını yakaladım ve adım adım tarif ediyordu müşürün yerini, motorun sağ tarafında orta sehpa kapalı iken göreceğiniz bu buton... Eee bizim orta sehpa açık, haydaaa boşu boşuna iki saattir müşür arıyoruz. Forum sitesinde yazan yerde bulduk ve takılı kalmış müşürü attırdıktan sonra motosiklet düzgün çalışmaya başladı, ancak güneşi kaçırmış olduk :(

Manzara fotoğrafı alamasak da güzel bir akşam yemeği yedik Amalfi'de, virajlı yollarında ilerlerken 2015 yılında yol kenarında zorunlu kamp atmak durumunda kaldığımız alanı gördük ve duygulandık. Tekrar evimize dönüp dinlenmeye geçtik, yarın da uzun bir yolculuk bizi bekliyor. 

bottom of page